KANSER ve ALKALİ MİNERAL SİTRAT
Kanser
Kanser Nasıl Oluşur?
Sık görülmesi ve yüksek oranda ölümlere yol açması nedeni ile kanser bir halk sağlığı sorunudur. Tanı olanaklarının gelişmesi, diğer sağlık sorunlarının çözümlenmesi, ortalama yaşam süresinin uzaması, çevresel karsinojenlerle temasın artmış olması bu sorunun önemini daha da arttırmaktadır.
Son yıllarda yapılan çalışmalar kanserin oluşumu ve gelişimi ile ilgili biyokimyasal ve moleküler düzeyde yeni katkılar sağlamıştır. Kanser çok basamaklı ve uzun süreli genotipik ve fenotipik düzeyde bir süreçtir.
Günümüzde hücre bölünme ve büyümesinden sorumlu biyokimyasal mekanizmalar, hücre büyümesini uyaran moleküller, büyüme mekanizmasını kontrol eden proteinler, gerektiği zamanda büyümenin sınırlandırılmasından sorumlu olan genler ve mekanizmalar ile kanser oluşumu ve gelişimi, moleküler düzeyde açıklanmaya çalışılmaktadır.
Vücudumuzda yanlış beslenme sonucu olarak artan H iyonlarından dolayı ortaya çıkan hastalıklı ortamdaki düşük oksijen yüzünden yüksek asitlenme gerçekleşiyor. Oksijen miktarı düşük olan dokudaki hücreler yeterince enerji üretemez. Çünkü her hücrenin enerji elde edebilmesi için yiyecekleri oksijenle yakması gerekir. Dokudaki azalmış oksijenin kanser oluşmasında önemli sebeplerden biri olduğunu bulan Dr. Otto Walburg bu keşfiyle Nobel Ödülü almıştır. Dr.Walburg tümör hücrelerinin oksijen bulunmayan ortamlarda şekeri fermente ederek enerjiye çevirip kullandığını ispat etmiştir. Kanser hücreleri insan hücresi gibi gelişmiş bir hücreden daha ilkel bir hücreye dönüşerek oksijensiz ortamda şekerle beslenip yaşayabilirler. Oksijene ihtiyaç duymazlar. Kliniklerde tedavi gören son safhadaki kanser hastalarında yapılan idrar ve tükürük testlerinde bu hastaların normal hastalardan daha fazla asidik oldukları ve oksijen seviyelerinin oldukça düşük seviyelerde olduğu görülebilir.
Alkali Mineral Sitratların Kanser Oluşumunu Engellemedeki Etkileri
Hücre içinde işleyen doğal metabolik süreç sonucu H iyonlarının oluştuğundan bahsetmiştik. Hücrenin sağlıklı olmak için en çok ihtiyaç duyduğu şey H iyonlarından arınmış alkali ortamdır. Yani vücudumuzda oluşan artık maddeleri atabilmek ve hücrelerin sağlıklı yaşamasını sağlamak için asit ortamları alkali hale getirmemiz gerekmektedir.
Vücuttaki asit yük artınca asidin biriktiği bazı hücreler hasar görüp, ölür. Bu doğal bir süreçtir. Çünkü yerlerine yenisi gelir ama bazı hücreler ölmek yerine adaptasyon geliştirir. Kendilerini ilkel bir hücreye çevirip ortama adapte olurlar. Böylece bu asitli oksijensiz dokuda çoğalmaya devam edebilirler. Bu tür hücre hiçbir görevini yerine getiremez, bağışıklık sisteminden saklanabilir, beyinden gelen emirlere uymaz, sonsuz kez çoğalabilir.
Çevresindeki hücreleri de kendine benzetir. İşte bu kanser hücresidir. Hücrede asit yük artar, hücrenin DNA yapısı bozulur. Hücre kendini tamir edemeyecek kadar enerjisiz kalırsa ölür. Ama ölmeyen hücreler arasından böyle hücreler çıkacaktır.
Kanser hücrelerinin yaşayabilmesi için en uygun ortam, yüksek asit, düşük oksijendir. Yüksek oksijenli dokularda yaşayabilen kanser hücresi yoktur. Yüksek oksijen alkali ortamlarda bulunduğundan kanseri önleyici olarak alkali ortamlar sağlanmalıdır.
Vücudu oluşturan hücreler bir araya gelerek dokuları, dokular bir araya gelerek organları oluşturmaktadır. Organ ve dokular oluşurken hücreler belirli bir düzen içinde, belirli iş bölümleri yaparak bir araya gelirler. Organizmanın temel birimi olan bu hücreler belirli bir hızda ve kontrol altında çoğalırlar. Öte yandan yaşlanan hücrelerde belirli bir hızda yıkılmaktadırlar.