top of page

BÖBREK TAŞI ve ALKALİ MİNERAL SİTRAT

Böbrek Taşı Hakkında

İnsanların yaşamları boyunca herhangi bir dönemde taş hastalığı ile karşılaşma ihtimali oldukça yüksektir ve taş hastaları yaşamları boyunca bir defadan fazla taş oluşturur.

Üriner sistem taş hastalığı, vücutta çoğul sisteme etkili olup, bu hastalıkta yapılan tıbbi değerlendirmenin ve tedavinin hedefi olası metabolik hastalığı belirlemek, yeni taş oluşumunu engellemek ve böbrek işlevi korunurken taşa bağlı hastalık oluşumunu da önlemek olmalıdır.
Taş hastalığında risk faktörleri çok çeşitlidir:

1- Kalıtım: Böbrek taşı hastalarının %25’inde aile hikayesi vardır. Ayrıca, böbrek taşı oluşumuna sebep olan birçok hastalık kalıtsaldır (Örn: Ailesel renal tübüler asidoz).
2- Cinsiyet: Erkeklerde 3 kat daha fazla görülür. Sistünüri ya da kronik üriner sistem enfeksiyonlarının sebep olduğu taş hastalığı kadınlarda daha fazla görülür.
3- Soy: Amerika yerlilerinde, Afrikalı ve Amerikalı zencilerde ve gerçek İsrail doğumlularda göreceli olarak nadir görüldüğü bildirilmiş ve öncelikli olarak Asya kökenlilerde ve beyazlarda daha fazladır.
4- Yaş: Üriner sistem taşları en sık 20-40 yaşları arasında görülür.
5- Coğrafya: Sıcak, kurak veya kuru iklimlerde (dağlar, çöl, tropikal) taş insidansı daha fazladır. Coğrafyanın, üriner taş görülme sıklığına ve oluşan taşın cinsine etkisi olduğu rapor edilmiştir.
6- İklim: Coğrafyanın taş oluşumuna etkisi ısı yoluyla olmaktadır. Dolayısıyla yaz mevsiminde taş görülme sıklığı yüksektir. Yüksek sıcaklık terlemeyi artırarak, idrarın yoğunlaşmasına ((konsantresinin artmasına) sebep olabilir. Bu da üriner kristalizasyonu tetikleyebilir. 
7- Meslek: Hareketsiz mesleği olanlarda taş görülme sıklığı yüksek bulunmuştur. Taş insidansı, profesyonel ve yönetici grubunda normalden daha fazla, fiziksel olarak çalışanlarda ise daha az olarak tespit edilmiştir.
8- Vucut Kütle İndeksi / Kilo: Taş görülme sıklığı Vücut Kitle İndeksi (Body Mass Index, BMI) ile doğru orantılıdır.
9- Sıvı alımı: Literatürdeki yaygın bir görüş de, taş oluşumunu artırıcı faktörlerin eşlik ettiği hastalarda, su alımının arttırılması ve dolayısıyla artmış idrar atılımının, üriner taş oluşum sıklığını azalttığı yönündedir.


Kısacası üriner sistem taş hastalığı; Genetik – Metabolik - Çevresel faktörlerin sorumlu olduğu multifaktöriyel bir hastalıktır.


Böbrek taşları, böbreklerin içerisinde çeşitli maddelerin kristalizasyonu sonucu oluşan maddelerdir. Bu maddeler kristaller halinde böbrekte çökerek ve zaman içerisinde büyüyerek böbrek taşını meydana getirir. Taşlar yer değiştirerek ya da idrar kanallarından aşağı doğru hareket ederek vücuttan atılabilir.  Ancak idrar yolunun herhangi bir yerinde takılarak, idrar akışına engel oluşturan taşlar, genellikle korkulan, şiddetli tipik böbrek ağrılarına yol açmaktadır. 

Böbrek ve idrar yollarında doğuştan veya sonradan meydana gelen ve idrar akımını engelleyen darlıklar bu kristallerin beklenenden daha uzun sürede atılması veya atılamaması nedeni ile, biriken idrarda çökelmesine sebep olmakta ve taş oluşumunu kolaylaştırmaktadır.


Böbrek Taşı Nasıl Oluşur?


Taş oluşumunda esas olay süpersaturasyondur (doygunluk). Örneğin; bir bardak suya şeker ilave ettiğimizde belirli bir süre şeker suda çözünür. Ancak aynı miktarda ki suya şeker eklemeye devam ettiğimizde, şeker taneleri bir süre sonra çözünmeden dibe çökmeye başlar. Bu durumda su şekerle satüre olmuştur ve eklenen şeker taneleri kristaller halinde çöker. İdrarda ki kristallerinde çökmesi için idrarın da süpersatüre olması gerekir.

Fiziksel taş oluşum süreci, glomerüler filtrat nefronu geçerken oluşan kompleks bir olaylar dizisinden ibarettir. Bu süreç, taş oluşturan tuzlar açısından aşırı doymuş idrarla başlar. Burada idrarda çözünmüş iyonlar ve moleküller çökelmeye uğrar ve kristaller/çekirdekler oluşur. Oluşan kristaller, idrarla birlikte atılabilir. Ancak böbrekte çeşitli bölgelerde tutunarak büyüme ve agregasyonu uyararak sonuçta taş oluşumuna yol açabilir.

Alkali Mineral Sitrat Taş Oluşumuna Nasıl Etki Ediyor?

Böbrek taşı bir tanı değildir; altta yatan metabolik bozukluğun bir sonucudur. Özellikle yöresel beslenme özelliğimizin taş oluşumu üzerine etkisi büyüktür. Beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler, protein ve tuzdan zengin, liften fakir yiyecekler taş oluşumuna zemin hazırlamaktadır.

İnsanların idrarında ürik asitin 2 formu vardır: serbest ürik asit ve anyonik ürat (ürat tuzları, genellikle monosodyomürat).Monosodyum ürat suda serbest ürik asidden 20 kez daha fazla eriyebilir ve normal koşullar altında kristalize olmaz. Ürik asid kristalizasyonunun başlıca nedeni idrarın serbest ürik asitle süpersatürasyonudur( aşırı doyması). İki faktör ürik asitin eriyebilirliğini etkiler: ürik asit konsantrasyonu ve solüsyonun pH’sı . İdrarda ürik asitin eriyebilirliğini etkileyen başlıca faktör idrar pH’sıdır. İdrar pH’ı alkalileştikçe  ürik asit  anyonik ürat’a dönüşür.Anyonik üratların eriyebilirliği idrarda bulunan katyonlar tarafından etkilenir. İdrar pH’ının alkali olması ürik asidden çok daha yüksek oranda eriyebilir monosodyum ürat kompleksinin oluşumunu sağlar. 

Kalsiyum oksalat taşlarının da çözünürlüğü az olduğu için idrarda miktarı arttığı zaman kristal şeklinde çökmeye neden olur. Mineral sitrat takviyeleri ile oksalat kalsiyumdan ayrılıp sitrat ile birleşerek çözünürlüğü yüksek olan kalsiyum sitrat  oluşmasına yardımcı olabilir ve çökmeden çözünür. Ayrıca sitrat idrarı alkalileştirir ve inhibitörlerin optimum çalışmasına yardımcı olur.
Çalışmalarda potasyum sitrat tedavisi sonrasında her iki cinsiyette, tedavi öncesine göre idrar sitrat düzeyinde artma ve idrar ürik asit ve oksalat düzeyinde azalma olduğu saptanmıştır. Rekürren üriner sistem taş hastalığının önlenmesinde geniş kullanım alanı olan potasyum sitrat kemikten mineral kaybını da önlemektedir. Potasyum sitrat, alkali bir yük sağlayarak, asit fazlasının kemik resorpsiyonuna yol açan etkilerini önlemektedir.

Sonuç olarak potasyum sitrat tedavisinin idiopatik tekrarlayan üriner sistem kalsiyum taşlı hastalarda sık görülen net asit yükünü tamponlayarak vücuttaki kemik mineral dengesini olumlu etkilediği, kemik mineral kaybını önlediği ve düşük kemik mineral yoğunluğunda artış sağladığı gösterilmiştir.

Ayrıca magnezyumunda taş oluşumunu önleme de etkisi vardır. Magnezyum atılımının artması, kalsiyum oksalatın iyon aktivitesi sonuçlarını azaltabilmekte ve kalsiyum fosfat kristallerinin büyümesini baskılayabilmektedir. Magnezyum derişiminin artması ile, sitrat atılımının arttığına ilişkin gözlemler de vardır (Schwartz BF ve ark., 2001). Magnezyum, çeşitli kalsiyum fosfat kristal evreleri arasındaki dönüşüm için de önemli kabul edilmektedir. Dolayısıyla, idrarda magnezyum konsantrasyonunun yüksek olmasının, brusit oluşumu riskini azalttığı düşünülmektedir. 

Özetleyecek olursak, asitlerin çoğu böbreklerden atıldığı için yüksek asitli idrar üriner sistem taşlarının oluşumuna neden olur. İdrar asitliği (Ph’ı) bize vücuttaki asit yükü hakkında bilgi verir. Böbreğin kapasitesini aşan asit kalsiyumla birleşmekte ve tuz oluşturmaktadır. Kalsiyum ve asidin bir araya gelmesinden oluşan tuzlar depolanarak böbrek taşlarının oluşmasına neden olmaktadır.  

(Prevention of spinal bone loss by potassi,um citrate in cases of calsium urolithiasis)
(Title: Roles of diets and dietary factors in the pathogenesis, management and prevention of abnormal serum uric acid levels)
(Effect of Potassium Magnesium Citrate and Vitamin B-6 Prophylaxis for Recurrent and Multiple Calcium Oxalate and Phosphate Urolithiasis)

 

Üroloji pratiğinde en sık rastlanan hastalıklardan biri olan üriner sistem taş hastalığı, insanların genel durumunu ve sosyal yaşamını etkileyen ilk hastalıklar arasında bilinmektedir. M.Ö.4800 yıllara ait Mısır’daki mumyalarda tespit edilen mesane ve böbrek taşları bilinen en erken örneklerdir. 

Yaşamsal faaliyetlerimizin devamı için gerekli olan biyokimyasal işlemlerin sonunda oluşan atık maddelerin vücuttan atılma yerlerinden biri böbreklerdir. Böbrek taşları, idrarda çözülemeyen ve atılamayan kristallerin bir araya gelmesiyle oluşur.

kisspng-no-more-kidney-stones-the-expert
ilaclar_decupe2.png
bottom of page